28 Mayıs 2012 Pazartesi

Kucaklaşma

Gönderen zamandegerlidir.blogspot.com 13:42 | 3 comments

Kocaman iki kol sarar seni, dünyanın yükü sırtındayken kuş olur uçarsın. Nefes almakta güçlük çektiğin bir anda oksijen maskesinin burnuna kapanması gibidir. Kapatır gözlerini, tüm nefes yolunda hissedersin bahar yağmuru sonrası hanımeli tünelinden geçerek girdiğin gül bahçesinin kokusunu.  O taptaze havayı hücrelerinin içine alır, yenilenirsin. Öyledir ki yapbozun parçası gibi oturursun göğsüne, kalp bile atmaz büyü bozulmasın ister, zaman durur, yer çekimi yok olur. Sırtında,kürek kemiklerinde hissettiğin ellerden yayılır sıcacık sevgisi. Güveni hissedersin, kendini hissedersin, yaptıklarını, yapacaklarını hatırlarsın. Dudaklarına yayılan gülümseme asılda özündür senin. Gözlerini açtığında bilirsin ki o hep yanında, sabah, akşam, gece, gündüz. O anne, baba, bazen çocuk, bazen sevgilidir. Seni kucaklayan O'dur.

Hepimize nice böyle kucaklaşmaların farkındalığı dileği ile.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

İyi dostlar biriktirdim..Hepsi ailem oldu.

Gönderen zamandegerlidir.blogspot.com 10:44 | 8 comments

Şebnem Ferah’ın şarkısının bu iki satırı bugünlerde ağzımdan düşmüyor çünkü biriktirdiğim iyi dostlarım her an bunu hatırlatıyor, o zaman da ben dünyanın en şanslı insanıyım diyorum.


Şansım Karadeniz Ereğli gibi seçilmiş birçok insanın bulunduğu küçük kasabada başlamış. O zamanlar Ereğli Demir ve Çelik fabrikasının kuruluş yılları, artan nüfusa karşılık yetmeyen sağlık imkanları sebebi ile ailede yüksek otorite, deniz subayı dedem, annemin İstanbul’da doğum yapmasını uygun görür, derken kara ulaşımının pek yeterli olmadığı küçük kasabamda annemin Ereğli’den İstanbul’a doğum için Samsun gemisi ile gitmesi kararlaştırılır. Ekim ayı, dalgalı bir hava, limana yanaşamayan bir gemi ve gemiye binmek üzere sahilde karnı burnunda olanları merakla seyre dalan 19 yaşında küçük kız, annemJ. Uzun süren yanaşma mücadelesinde deniz galip gelir ve annem gemiye küçük bir botla götürülür. Sağı solu ıslandı mı?, içinde bebek çeyizlerini yerleştirdiği çantasını taşıyan biri var mıydı? bu detayları sormak isterdim ama ben, o koca karınla gemiden uzatılan merdivenden nasıl çıktığına takıldım kaldım.

Doğum sonrası Ereğli’ye dönüş ve Enver Usta’nın evinde geçirilen bebeklik yıllarından sonra, Meydanbaşı durağında, Ereğli’nin ilk büyük marketi Erko’nun yanındaki daha konforlu evimiz.. Yaşadığım o zamanları hatırlamasam da, henüz iki gün önce, bu evde komşu oturduğumuz Filiz Teyzem ve Doğan amcamın 50. evlilik yıldönümlerinde yeniden dinlediğimiz onca anı var. İşte biriktirmeye o zamanlardan başlamışım dostlarımı ben..Meydanbaşı durağındaki evden ilk arkadaşım Yeşim, sobalı evden kaloriferli lojmana 3-4 yaşlarında taşındığımda kapı komşum Hande’m, ilkokul üçüncü sınıfta okul müdürümüzün beni çağırıp ‘tut elinden arkadaşının sınıfa götür’ dediği ama hala ellerimizin sıkı sıkı tutuştuğu Arzu’m, düdüklü tencerede kek yapıp ya patlarsa endişesi ile en arka odada saklandığımız Demet’im, sabah uyanıp, yatarken çıkarmak üzere patenlerimizi giydiğimiz ve sokağın sonunda Gima’nın bulunduğu yüzeyi mermer geniş alanda akrobatik hareketlerle yarıştığımız Erten’im.  Basketbol topunun ardından koştuğum takım arkadaşlarım, bu hafta sonu sınıf toplantısında olacak mıyım diye beni ard arda arayan, hepsine sıkı sıkı sarılmak istediğim sınıf arkadaşlarım..Aklıma düştüğü anda beni arayan Cemal’im. Okul yıllarında kafasını patlatmak istediğim ama şimdi yetiş dediğimde yanımda bitecek olan arkadaşım.Sayarsam yazı bitmeyecek.

Güneşin ardından gelen karanlık bulutlar ve etrafın yağmurla, doluyla alt üst olması sonrası içimde bir anda kabaran yalnızlık hissi mi beni eskilere götüren? Bu yalnızlık hissiyle, bir dosta atılan minik mesaj ve gelen cevapla bana hatırlatılan, yüzümün parlamasına içimde çiçek açmasına sebep olan fırtınalı bir Ereğli havası mı?

Ereğli fırtınalı da olsa, karlı da olsa hep mutlu masal diyarı… Ve bu mutlu masal diyarının çocukları, büyüdüklerinde de en az oradaki dostlukları kadar değerli dostluklar kurmaya devam ettiler. Çünkü sevgiyi orada öğrendiler. Akrabalık bağı olmadan aile olabilmeyi, doğallığı, rahat etmeyi ve ettirmeyi, hayata pozitif bakmayı, kendi durumları ile dalga geçebilmeyi, nazikçe vermeyi, nazikçe almayı orada öğrendiler. Hayatta güzelin de çirkinin de olduğunu ama doğru seçimi yapabilmeyi orada öğrendiler.

Biriktirdiğim ve ailem olan eski yeni tüm dostlarıma bin kere teşekkür ediyorum. Bir sürü arkadaşın olur ama birkaç tanesi dostundur diyenlere de selam ediyorum. Benim kadar şanslı değiller anlaşılanJ

Sayfa Görüntüleme