15 Ocak 2011 Cumartesi

Şems den bir hikaye..

Gönderen zamandegerlidir.blogspot.com 17:27 | Yorum Yap

Okuduğum son kitaplardan birisi Sinan Yağmur’un yazdığı Aşkın Gözyaşları.  Şam’dan Konya'ya geri dönerken, Şems’in Sultan Veled ve seyahatte kendilerine refakat eden dervişlere anlattığı bir hikaye….


İkindi vakti namazı öncesi şeyh dervişlerinden birinden, abdest almak için kendisine bir ibrik su dökmesini rica eder. Hem abdestini almakta hem de dervişi gözlemektedir. Bu arada su döken derviş bakar ki şeyhin ellerinin bazı yerleri kurudur ve aklından ‘bir de şeyh olacak doğru dürüst abdest almayı bile beceremiyor ’ diye geçirir.  Derviş in alaycı bakışlarını yakalayan şeyh onun aklından geçenleri okur ve ‘sen bize yaramazsın’ diye dervişi kovar.
Derviş pişman olsa da iş işten geçmiştir. Düşer yollara, ailesi ve gidecek yeri yoktur, yorulmuş acıkmıştır. Karanlıkta bir ince ışık görür ve oraya doğru yöneldiğine kendisine yemek pişiren çoban onu da buyur eder ve ona acıyıp karşı dağın ardındaki şehirden bahseder. Ancak bu şehrin özelliğini de söyler. Bu köyde ne alırsan sadece ‘Eyvallah’ demek yeterliymiş fakat uyulması gereken 3 kuralı da varmış ve ihlal edeni şehirden atarlarmış.
‘Birinci kural kulun işine karışmayacaksın, ikinci kural Allah’ın işine karışmayacaksın, üçüncü kural yalan konuşmayacaksın’ demiş çoban. Dervişin çok hoşuna gitmiş çünkü kurallar ona çok basit gelmiş.
Ertesi sabah erkenden yola çıkmış ve şehre vardığında doğru hamama gitmiş. Yıkanmış paklanmış, sağ elini göğsüne koyarak hamamcıya ‘eyvallah’ demiş. Hamamcıdan aynı karşılık gelmiş. Emin olmak için derviş ‘borcum?’ diye sormuş. Hamamcı ‘eyvallah dedin ya o yeter’ demiş. Derviş bir ay boyunca böyle yaşmış ve "iyi ki de dergahtan kovulmuşum" demiş içinden.  
Bu arada köle pazarından yine bir "eyvallah" karşılığı bir köle kadın almış ve onunla evlenmiş. Günleri güzel geçmekteymiş.
Günlerden bir gün karşıdan bir adam ve iki kadının geldiğini görmüş Derviş. Kadınlardan genç olanın saçı başı açık, daha yaşlı olanın ise her tarafı kapalıymış. Bizim derviş ‘Şuna bak, asıl örtünmesi gerekenin her yeri açık saçık’ diye bağırmış. O da ne! Genç kadın birden bağırmaya başlamış ‘Zaptiyeee, zaptiye kulun işine karışıyoooor’. Derviş ne olduğunu anlamadan soluğu karakolda almış ve biraz da hırpalanmış. Duruma çok içerleyen derviş karakolun dış avlusunda ellerini havaya açarak ‘Ey rabbim bu nasıl iş? Ben bir kulunu uyardım sadece, bu nasıl iş’ diye söylenmiş. Oradan geçen bir birisi ‘Zaptiyeeee, zaptiye Allah’ın işine karışıyor’ diye bağırmaya başlamış. Ve yine karakol, yine dayak..Bizim derviş yorgun argın evine gelip ve kendini yatağa atmış. Olayı duyan av arkadaşları kendisine ziyarete gelmişler ancak o kadar halsizdir ki karısına ‘evde yok de evde yok de' der. Bu sefer eşi bağırmaya başlar ‘Zaptiyeee, zaptiye , eşim yalan konuşmamı istiyoooor’.
Ve tabi derviş zaptiyelerce şehirden kovulur.
Kitapta bu hikayeye bayıldım. Ben çocukluğumdan beri  kendimi başkalarının yaptıkları ile fazla ilgilenmez bilirim.( "fazla" ilgilenmez J ) Bu hikayeden sonra dikkat etmeye karar verdim ve bir sürprizle karşılaştım. Başkaları beni ne kadar gereksiz ilgilendiriyormuş.  Başkasının şu anda ne yaptığı ve nerede olduğu, ben yaya yürümeme rağmen başkasının neden yolun ortasında trafiği tıkadığı, olmuş bitmiş konularda ah keşke şöyle olsaydılar  vs. vs. Gün içinde her birini not alsam, vay vay vayy..

Bir oyun oynayın ve siz de dikkat edin.

Bakın bakalım aslında sizi hiç ilgilendirmeyen kaç kişi ya da kaç olayla ilgili aklınızı, zihninizi meşgul ediyorsunuz? Durum böyle ise ne kadar çok vakit kaybediyoruz, geri getiremeyeceğimiz o çok değerli hazinemizi boşa harcıyoruz.
Bu düşüncelerden kurtulmak, odak noktasını kendimiz yapmak bize yol aldırır. Kendimizi odağa aldığımızda içimizdeki sesi duyma olasılığımız o kadar fazla. Bu noktada bir dikkat daha sarf etmeli ki o da bu sesin dost mu düşman mı olduğunun ayırımı. Dost ses bizi destekler, ona güvenmek bizi harekete geçirir ama düşman ses de yaş tahtalar konusunda uyarabilir. Takılmadan onu da kullanalım o zaman.
Peki yakın çevremizle ilgilenmemek mümkün mü? Çocuğumuz, eşimiz, dostlarımız elbette bizi ilgilendiriyor. Ucu rahatımıza dokunan o kadar çok  konu var ki... Bağlılık değil bağımlılıklar çok. Oysa bağlılık yaratıp bağımlılıkları azaltınca ilgi gerçek ilgi oluyor ve sevgi de gerçek sevgi.
Başlangıç olarak dış halkaları almak ve birer birer onları küçültmek sonunda kendimize varma yolunda kolaylık sağlar.
İyi yolculuklarJ

3 Ocak 2011 Pazartesi

Her sabah o gün için hedef belirlemek

Gönderen zamandegerlidir.blogspot.com 15:33 | 1 Yorum
Her yılbaşı geçen yılın ardından bakarım. Zaman ne çabuk geçmiş şaşar kalırım.

Bu sene de şaşırdım mı? Evet şaşırdım ama geçen seneler gibi panik halim yok. Her yıl olduğu gibi bu sene de benim ve sevdiklerim için dileklerim var ancak dilekler yanında sadece kendim için hedeflerim de var. Her an gözümün önünde tutacağım, sabahları hatırlayıp akşamları unutup unutmadığımı kontrol edeceğim hedeflerim var. Hedefler göz önünde tutulduğunda sanırım zaman kaybı da olmuyor. Zaman kaybı olmayınca stres olmuyor.Stres olmayınca güzel enerji yayılıyor, güzel enerji yayınca aynı düzeyde olaylarla karşılaşılıyor, akşam günü düşünürken ohhh çekiyorsun..Günüm güzel geçti..Belki de nasıl gördüğümüz önemli. Bugün Depack Chopra'nın dediği gibi engelleri sadece nefes alıp dinleneceğin anlar olarak görmeli.

Bu sabah hedefim insanlara daha fazla gülümsemek, daha fazla anlayış göstermek ve bunu zorunluluk değil içimden gelerek yapmak..Sevgili Neşe Akar dan esinlenerek..Sagol Neşe..

Sayfa Görüntüleme