Kadınların
iş yaşamında üst düzey roller alabilmeleri ve kendi liderlik vizyonlarını
oluşturmalarını destekleyen, sevgili Talyaa Vardar’ın öncülüğünde geliştirilen
bir programda Eğitmen olarak yer almıştım.
Toplumumuzun kadınlardan beklentisi meslek
hayatlarında başarılı olmak yerine, “genelde” yuvayı ayakta tutmak, eşine
destek olmak. Kadın profesyonel yaşamı tercih ettiğinde doğal olarak kodlarına
yerleşen bu beklenti ile aile yaşamında çok daha fazla sorumluluk alıyor,
sonunda da yorulup erken havlu atabiliyor. Kadınların yöneticilik pozisyonlarında
daha fazla yer almasını şirket yönetim stratejilerinin içine alan bir firmayı
ziyaretimizde kadın olan İK direktörü, kadınların genelde orta kademeden sonra
alışık olduğu işlerde çalışmayı, bilmedikleri alanlarda çapraz geçişler yaparak
üst pozisyonları hedeflemediklerinden bahsetti. Özel yaşamdaki dengenin
bozulacağı içsel olarak öylesine yerleşmişki.
Tabi ki
kadının mücadele ettiği sadece kendi çemberinde olanlar değil. Şirket içinde çok
başarılı politikalara imza atmış ve doğum sonrası işine dönmemeyi opsiyon olarak
düşünmeyen bir danışanımın CEO tarafından nasıl şüphe ile sorgulandığını
biliyorum. Ayrıca yasal izinlerini kullanıp kullanmama konusunda kendi içinde
yaşadığı ikilemi de.
Geçen
sene genç kadınlar ile birlikte olduğum o eğitimden sonra, iş yaşamına yeni
başlamış olan kadınlara üst düzey yöneticilikte başarılı olabileceklerine ve yapabileceklerine
dair özgüvenlerinin artması, kendi yöneticilik vizyonlarını oluşturmaları ve
hayatlarında dengeyi koruyarak tatmin dolu bir yaşamı yaratmalarına koçluk yapmak en büyük tutkum haline geldi. Benim için kalbini
çarptıran nedir sorusunun en güzel cevabı şuanda bu olsa gerek.
"Ben de
varım ve yapabilirim" diyen kadınların çoğalması dileği ile…
0 yorum :
Yorum Gönder