26 Temmuz 2017 Çarşamba

Kadınların iş yaşamında üst düzey roller alabilmeleri ve kendi liderlik vizyonlarını oluşturmalarını destekleyen, sevgili Talyaa Vardar’ın öncülüğünde geliştirilen bir programda Eğitmen olarak yer almıştım.

0-5 yıl arası çalışma hayatı olan kadınların çalışma sonunda oluşturdukları vizyonu göz yaşlarını tutamayarak aktarmaları hala beni etkiler. 

Toplumumuzun kadınlardan beklentisi meslek hayatlarında başarılı olmak yerine, “genelde” yuvayı ayakta tutmak, eşine destek olmak. Kadın profesyonel yaşamı tercih ettiğinde doğal olarak kodlarına yerleşen bu beklenti ile aile yaşamında çok daha fazla sorumluluk alıyor, sonunda da yorulup erken havlu atabiliyor. Kadınların yöneticilik pozisyonlarında daha fazla yer almasını şirket yönetim stratejilerinin içine alan bir firmayı ziyaretimizde kadın olan İK direktörü, kadınların genelde orta kademeden sonra alışık olduğu işlerde çalışmayı, bilmedikleri alanlarda çapraz geçişler yaparak üst pozisyonları hedeflemediklerinden bahsetti. Özel yaşamdaki dengenin bozulacağı içsel olarak öylesine yerleşmişki.

Tabi ki kadının mücadele ettiği sadece kendi çemberinde olanlar değil. Şirket içinde çok başarılı politikalara imza atmış ve doğum sonrası işine dönmemeyi opsiyon olarak düşünmeyen bir danışanımın CEO tarafından nasıl şüphe ile sorgulandığını biliyorum. Ayrıca yasal izinlerini kullanıp kullanmama konusunda kendi içinde yaşadığı ikilemi de.

Geçen sene genç kadınlar ile birlikte olduğum o eğitimden sonra, iş yaşamına yeni başlamış olan kadınlara üst düzey yöneticilikte başarılı olabileceklerine ve yapabileceklerine dair özgüvenlerinin artması, kendi yöneticilik vizyonlarını oluşturmaları ve hayatlarında dengeyi koruyarak tatmin dolu bir yaşamı yaratmalarına koçluk yapmak en büyük tutkum haline geldi. Benim için kalbini çarptıran nedir sorusunun en güzel cevabı şuanda bu olsa gerek.


"Ben de varım ve yapabilirim" diyen kadınların çoğalması dileği ile…

0 yorum :

Yorum Gönder

Sayfa Görüntüleme