15 Nisan 2015 Çarşamba

Özden gelen hiç bir şey sahte olmaz

Gönderen zamandegerlidir.blogspot.com 00:16 | Yorum Yap
Bütün gün harika beslendim. Sabah kahvaltıda yediğim bir dilim ekmeğin haricinde hiç ekmek yemedim. Meyvem, sebzem, yoğurdum, 2 litreye yakın suyum, akşam salata veeee şimdi kahve-çikolata ikilisi. Oldu mu ya? Neyse üzerinde durmadan geçeyimJ
Bütün gün sadece iyi beslenmekle geçmedi tabi bugün harika bir çalışma günü de oldu aynı zamanda. Akşam saatlerinde günümü meditasyonla taçlandırdım. Bir arkadaşımla birlikte yapacaktık gelemedi ama kararlı ben kendimi ödüllendirdim.

Günün kısa bilgisini geçtikten sonra benim bugün bahsetmek istediğim ilişkiler aslında. Üst üste kaç seferdir yakın arkadaşlarım ilişkilerin yozlaştığı, sahteleştiği konusunu açtı.  Üzerinde düşünüyorum her seferinde. İnsanın birbirine net olması, kendini olduğu gibi ifade edebilmesi, karşısındakine kalbinden, özünden o merhametli şefkatli yerden konuşması günümüzde ne kadar da zorlaştı. Hep diğerine göre gardını alıyor insan. Niye alttan ben alıyorum? Ona niye paye veriyorum? Kendini bir şey mi zannetsin? Didişmeye öyle alışıyor ki insan, karşısında o kişi olmasa bile varmış gibi devam ediyor kendini mutsuz etmeye. Düğmelerimiz atmaya hep hazır.

Etrafımız sadece kendi için yaşayan insanlar dolu, sistem onun için çalışıyorJ Evet çok var böyle kişiler. Ancak şartlar, durumlar her ne olursa olsun, ne kadar zorlayıcı olursa olsun bizler dil ve iletişim becerileri ile donanmışız. İş bunları kullanabilmekte. Sadece zor zamanlarda da değil, John Gottman’ın dediği gibi zor zamanlara yatırım yapmak için iyi zamanlarda bol bol kullanmak gerekli. Birbirine nezaket, şefkat gösteren çiftlerin çatışmaya girdiklerinde diğer tarz çiftlerden çok daha kolay çözüm bulabildikleri yapılan araştırmalarla sabit. Bu sahtecilik gibi algılanıyor çoğu zaman. Ben katılmıyorum. 

Özden gelen hiç bir şey sahte olmaz. İçten dışa hiç bir şey sahte olmaz. İş ki inanmak gerek öze, kendine.


Ruth Bebermayer imzalı bir şiiri paylaşmak istiyorum, bayıldım…Dile gelmiş ve herkesin olmuş bir şiirJ

Bir Söz Bir Penceredir ( ya da Bir Duvar)


Öylesine tutsak hissettiriyor ki sözlerin
Öylesine yargılanmış ve kucağında ki itilmişliğin
Çekip gitmeden önce mutlaka bilmeliyim,
Gerçekten bu muydu söylemek istediğin

Savunmaya başlamadan sana kendimi
Dile gelmeden, acıyla ürküntüyle
Sözcüklerle bir duvar örmeden aramıza
Doğru mu duyduğum, bir daha söyle

Bir söz bazen bir penceredir bazen bir duvar
Tutsak da eder kişiyi özgür de…
Konuşur ve dinlerken ben, aydınlatsın sözcükler
Bırak aksın sevgi ışığım içinde

Pek çok şey var söylemem gereken
Ve onlar öyle önemli ki benim için
Anlatamazsam sözcüklerle derdimi eğer
Özgürleşmeme yardım edebilir misin?

Seni kırdığımı hissediyorsan eğer
Umursamadığımı düşünüyorsan
Sözlerimin arasında duymaya çalış
Paylaştığımız o duyguları ikimizin

9 Nisan 2015 Perşembe

Biz internete girdiğimizde alışveriş edip, çeşitli sitelerde dolaştıkça işte bu siteler bizden öğreniyorlar. Hangi konulara ilgi duyuyoruz, kim ile, ne ile hem fikiriz... 


Filtre Balonu
Genellikle kitap sitelerine girdiğimizde “bu ürünü alanlar şunlara da ilgi duydular” diye aşağıda kitapların görselleri çıkar. Bunun işime yaramadığını söyleyemeyeceğim aslında. Çalıştığım konu ile ilgili olarak birçok şey yakaladım. Ancak sadece ilgili olduğumuz konularda bilgi akışı olduğunu düşündüğümüzde, kendi alanımız içinde sıkışıp kalmış olduğumuz yadsınamaz. Benzerlerimizle aynı alan içinde kalmak. Aklıma Gezi geliyor, sadece kendi arkadaş gruplarımız içinde alevli tartışmalar yaptık, ateşlendik, ateşledik. Bazılarımıza kısır döngünün içinde kaldığımız, körler sagırlar birbiriniz ağırlar durumunu aşıp aşamadığımız hissi hakim oldu. Yazıları hatırlıyorum taksi şoförleri ile konuşun, kendinize benzemeyen insanlara gerçekleri anlatın diye. 

Kendi çemberimizin dışında öğrenecek, ilham alacak, önlem alacak o kadar çok konu, mekan, kişi var ki. 

İnternetin bu filtreleme davranışı ile aslında kendimize bir “sanal dünya rahatlık alanı” yaratıyoruz. Nasıl ki fiziksel ya da duygusal rahatlık alanı, yani alışkanlıklar, yani kendimize bilindik alan yaratıyorsak, sanal rahatlık alanları da yaratıp yarının kısır döngülerine mahkum oluyoruz. Farklılıklar dünyasının kapıları kapatılıyor, renklilikten, başka bakış açılarından, belki de yeni fırsatlardan mahrum oluyoruz. Neyi görüp neyi görmeyeceğimize karar veren o kocaman sistemin kollarındayız. Facebook bile kiminle daha interaktifsek onun paylaşımlarını karşımıza getirmiyor mu? Okuduğuma göre sadece arkadaşlarımızın yüzde yirmisinin paylaşımları karşınıza gelebiliyor. Kim aktif ise onun paylaşımlarını daha fazla insanın görmesini sağlıyor. 

Bu bir yanda iyi, bir yanda da kötü. İçinde bulunduğun halkanın dışına çıktığında ise başka bir dünya ile karşılaşıyor, o dünyanın dinamiklerinden etkileniyor ve ders çıkarıyorsun. Neyi yanlış yaptığını ve neyi daha iyi yapabileceğini anlıyorsun. 

Çoğu zaman gözümüzün gördüğünün ötesi var. Bunun için denemek, şans vermek iyi olmaz mı?

Bugün düşünmeli hayatta şans vermediğim ne var? Sanal rahatlık alanımın dışında, yani filtre balonunun dışında ne var? Bu balonun varlığı ile etkilenen düşüncelerim inançlarım var mı? Var ise yaşantımı nasıl etkiliyor?


Haydi bakalım... 

Sayfa Görüntüleme