16 Nisan 2012 Pazartesi

Başrol Oyuncusu ve Yönetmen

Gönderen zamandegerlidir.blogspot.com 11:50 | 6 comments

Perşembe akşamı havaalanındayım. Etraf bir kalabalık. Amsterdam’dan gelen uçağın tahmini varış saati 00:12 demek ki bir buçuk saat rötar var, demek ki tarih artık 12 Nisan değil 13 Nisan olmuş olacak uçak indiğinde..
Dış hat gelen yolcu tarafında Cafe Nero açılmış, rahat bir koltuk buldum, ağzım kulaklarımda, içim pırpır, kahvem elimde, uzattım ayaklarımı, açtım kitabımı vaktin geçmesini bekliyorum. Gözlerim kitabın satırlarında dolaşırken aklım gerilerde. Geçmişten fotoğraf kareleri dökülüyor sayfalara, dönüp dönüp tekrar okuyorum anlayamadığım cümleleri. Yok yok, mücadele etmek gereksiz bıraktım satır aralarına sıkışan fotoğraf karelerini artık tatlı tatlı akıyor benim başyapıt filmim. Senaristi ben değilim ama yönetmenliğini yapıyorum. Bir anda dudaklarım büzülüp, tek kaşım havaya kalkıyor. Acaba? Sahiden yönetmenlik yapabildim mi hakkıyla? Hiç sanmıyorum oyuncu o kadar güçlü ki, kendi oyununu çıkarmış hep. Filmin yönetmenliğini o yapmış aslında, ben sadece ona 18 yıl boyunca gerektiğinde destek olmuşum. Kendini öyle güzel ifade etmesini bilmiş ki, unuttuğunda ya da yetişemediğinde arkasından boşlukları doldurmak kalmış bana. Gitmek istediği kendi yolunu yürümüş, arkasından iz sürmek, arada kaçak yollara saptığında höt demek kalmış bana. Seçimlerinde özgür olmuş, kendini yönetmen sanan ben karşısına hayır bu olmaz diye dikildiğimde, ya ikna etmeyi bilmiş ya da vardır sebebi diye tecrübeye isteyerek kendi seçimiyle saygı göstermiş. Ağladığında koynuma girip göz yaşlarını dökmüş, uzun sürmemiş hiç göz yaşları çünkü hep mutlu olmak doğası olmuş. Yanlış yapmış ama ders almasını bilmiş, zayıflıklarına boyun eğerken gelecek darbelere karşı da uyanık olmaya çalışmış. Olamadığında onarmasını bilmiş. Güçlü bir oyuncu olmuş. Yönetmenine güç veren bir oyuncu olmuş. Ben kendimi ölünceye kadar yönetmen sanacağım galiba, güçlü baş rol oyuncusuna saygı gösteren bir yönetmen.
Saat 00:30, telefon çalıyor. ‘Annecim, pasaport sırasındayız. Bavulumu alıp hemen geliyorum, sizi öyle özledim ki’. Canım kızım bende seni öyle özledim ki, ‘hemen hemen gidiyorum kapıya’. Gümrüksüz satış mağazalarına uğrar mı uğramaz mı sorusu, bekleme sürem uzadıkça cevap buluyor. Olsun gülümsüyorum yine de, ben olsam bende kendimi kaybederdim, o genç, otur bekle sözde yönetmen..
Sonunda açılan kapıdan, kocaman gülümsemesi, kendine has giyim tarzı ile minik bavulunu arkasından çekerek gelen, 18 yıl bir gün önce doğmuş zarif bir genç kız çıkıyor. Hoş geldin bir tanem. Ben doğum gününde seninle olamadım. Kocaman sarılıyorum,mis gibi kokusunu içime çekiyorum. ‘Doğum günün kutlu olsun güzel kızım’ ‘Anne nasıl eğlendik, 18 yaş doğum günümü daha güzel kutlayamazdım’.  

6 yorum :

  1. Nice güzel yıllara. Mutlu günleri mutsuzlarından kat kat fazla olsun inşallah.

    YanıtlaSil
  2. Canım ne duygularını ne güzel yorumlamışsın yavrum.Zevkle okudum.Seni bol bol öptüm.

    YanıtlaSil
  3. Kız annesi olmak, galiba dünyanın en keyifli duygusu.Ben de şimdi kendi kızımın başka bir şehirde, tek başına kendine yeni bir yön yaratma çabasını zevkle, bazen de içim titriyerak izliyorum:-)

    YanıtlaSil
  4. Bugün gelen bir mailde "Her birimiz, kar taneleri gibi eşsiz ve ayrıyız. Aynı kar tanesi gibi, kendi yolculuğumuz bize şekil vermiş, bize eşsiz bir kimlik vermiş" diyor. Yine de, iyi taraflarımla kötü taraflarımla kızımda kendimden izler görmek hoşuma gidiyor…

    YanıtlaSil
  5. En guzeli cocuklarimiz mutlu olunca bizim 100 kat daha mutlu olmamiz...Boyle bir yansima ile cogalan mutlulugumuz cok cok olsun,hep olsun, Zeynocum...

    YanıtlaSil
  6. Çok hoş bir yazı olmuş.Zeynep hanım yazılarınızı keyifle okuyorum.

    YanıtlaSil

Sayfa Görüntüleme