İki gün önce Facebookta oyalanırken bir arkadaşımın sayfasında bulunan çocukluk resimlerimize ulaştım. Hande, bir
yaz tatilinde Amerika’ya teyzesinin yanına gitmişti, gidiş o gidiş. Tüm lise
yıllarımız onsuz geçti, gelenle gidenle gönderdiği gençlik dergilerinin içine
sıkıştırılmış mektuplarda paylaşıldı sırlar. Bakarken resimlerimize, aklım o
yaşlardaki halime çekildi. Annem hep yakın arkadaştı bana, hata yaptığımda
paylaşabileceğim bir arkadaş. Sıkı sıkı tembih ederdi, darda kaldığında ilk
annelere söylenir çünkü bir annenin sevgisi öyle büyüktür ki yaptığını
beğenmese de senin için en tarafsız olandır o, sadece senin iyiliğini düşünerek
sana ne yapman gerektiğini söyler. Beni severken, överken senin kızında senin
gibi olsun derdi. Ne güzel bir övgü değil mi? Ben de kızımı aynı sözlerle
büyütüyor ve onu aynı övgü ile seviyorum. Ama annemin gözden kaçırdığı kara
tarafı bertaraf etmek için, senin kızın da senin bu güzel huylarına sahip olsun olsun diye seviyorum.
Ah şu kara taraflar yok mu? O kara
tarafıyla karşılaştığımda, hemen o zamanlardaki duygularımı ve bana onları
yaptıran içimdeki antagonisti düşünüyorum. Aldığım ama uygulamadığım
nasihatleri, ila da duvara mı çarpman lazım? sitemlerini aklıma getiriyorum.
Bu sene üniversiteye hazırlık senemiz.
Okul açılışı ve yoğun dershane programı başlarda stres yarattı zira güzel
kızım, "benim ve babasının istediği gibi" derslere erkenden
kapanmadı. Evde gerginlik, bizim onu hizaya sokma çalışmaları derken sıkı takip
ve Nisan’ın isyanı. Evde mutsuz dönem.
Mutsuzluk varsa yanlışlık da var. O zaman
doğru olan ne? Hep beraber oturduk, o bizi dinledi biz de onu, sesler yükseldi,göz yaşları ziyan oldu ve en sonunda, doğru olan
herkesin üstüne düşeni yapması, kendi sorumluluğunu üstüne alması dedik. Bunun
için güven, sabır ve işbirliğinin dengesi gerekti. Onun
yerine çalışamayız ama onun ortamını düzgün tutar, vaktinden çalan,
konsantrasyonu bozan ne varsa ona göre ayarlayabilirdik. Çenemizi sıkı sıkı
tutar, sabreder ve işlerin düzene girmesini bekleyebilirdik. Biz de öyle
yaptık. Zaman zaman benim sabrım taştı, Murat yatıştırdı, onun ki taşınca da
ben. Önceleri sadece olması gerektiği için var etmeye çalıştığımız huzur, yerini doğal huzura bıraktı galiba. Şimdilerde kızım dengeyi tutturmuşa
benziyor. Sonuç her şey olabilir, kazanır ya da kazanamaz
ama herkes elinden gelenin en iyisini yapmış olur. Önümüzde daha bir kaç ayımız
var. Sabrın sonu selametmiş. Hepimize sabırlar ve evlatlarımıza başarılar.
Allah kolaylık versin Zeynom. İnşallah Nisan için en iyisi olur. Önemli olan onların mutluluğu... Ve mutluluğun nerede saklı olduğu da her zaman belli olmuyor.
YanıtlaSilŞu dergi meselesini tamamen unutmuşum. Konuşalım bir ara...
Sanırım seventeen ler:-)çocuk yıldızların haberlerinin olduğu dergiler..
YanıtlaSil