7 Temmuz 2013 Pazar

Ekümenopolis

Gönderen zamandegerlidir.blogspot.com 17:00 | 1 Yorum

Derler ki fareler adamın kulağını uyurken üfleye üfleye yermiş. İşte uyanıp da kulağımızı kemiren fareyi fark etmemiz için büyük emekle hazırlanmış bir belgesel. Saraybosna Film Festivali'nden İnsan Hakları Ödülü ile dönen "EKÜMENOPOLİS - Ucu Olmayan Şehir".. Rant peşindeki siyasetçilerin elinde didik didik edilen bir buket çiçek İSTANBUL.. 3. Köprüyü çevrecilerin şımarık kaprisi diye nitelendiren, gözlerini sımsıkı yummuş olanlara uyanış için güzel bir belgesel.

Avrupa'yı Asya'ya bağlayacak karayollarının adımını atmak uğruna bu köprüyü yapacağını söylüyor Başbakan. 3. Köprünün transit geçişi alarak köprülerde rahatlama yaratacağını savunanlara ise İTÜ İnşaat Fakültesi Profesörlerinden Sn. Haluk Gerçek, transit trafiğin toplam trafik içindeki payının %3 bile olmadığını belgelere dayanarak söylüyor. 
Beni en çok etkileyen bölümü ise Karadeniz ve Marmara Denizi arasında 30 KM lik bir alana sıkışmış olan metropolde çok uzun yıllar sadece kuzeyde olan 1/3 lük bölümde kalan yerleşimin, ikinci köprünün yapılması ile 2/3 üne nasıl yayıldığı, şehri besleyen su kaynaklarının ve nefes almasını sağlayan yeşilliğin yapılan yollar ve yayılan yerleşim alanları tarafından nasıl yutulduğunun gösterilmesi oldu. Köprüyü bağlayacak kuşağın kalan 1/3 lük yeşil alanlardan da geçmesi ile geriye hiç bir şey kalmayacak bu şehirden. Daha 3. köprü konuşmaları başlarken arsaların el değiştirmeye başladığını okuduk. Elinde arazisi olan halkın da ağzının suyu akmadı değil. Kimisi koydu paracıklarını cebine şimdiden, kimisi ellerini ovuşturarak bekliyor. Eminim içlerinden gelecekte ki nesillere güzel yeşil İstanbul'u hissettirecek, erguvanların rengini kanvas tablolar ya da fotoğraflar yerine gözleri ile görecek bir nesil bırakmak isteyenler de vardır.
Uzmanlar diyor ki, kent yerleşiminde bir yere yol götürürseniz o yol oraya yerleşmeyi çağırır. "E yol mu götürmesinler?" diye soran olur. Tabi ki yollar yapılacak, artan nüfus ile yeni yerleşim yerleri oluşturulacak. Ancak bunun da bilimsel olması gerekmiyor mu? Bizim ülkemizde değil sadece dünya da artık esiri olmuş "rant"ın. İşte bu belgeselde dönüşümün "kentsel"likten çok "rantsal" olduğu açıkça gösterilmiş. Avaz avaz bağıran bilim insanlarının önerileri, hazırladığı raporlar, gözlerini para bürümüş politikacıların çekmecelerine sıkışmış.
Bu konuda da güvenilecek sadece gençlik var. Onlar AVM istemiyor, kapitalist sistemin pompası olmak yerine dünya ya sahip çıkmak, yaşadığını hissetmek, huzur içinde nefes almak istiyor. Ben de..

1 yorum :

  1. Blogun yeni seklini cok begendim. Hele Twitter'dan gozumu alamadim.
    Koydugun gorsel de cok korkutucu. Ne yazik ki ne Turkiye'de ne de dunyada rantin onunde durmak cok zor.

    YanıtlaSil

Sayfa Görüntüleme