Sabahın erken vakti, kahvaltı hazırlıyorum kızıma, gözüm
mutfak penceresinden gökyüzünün taze rengine takıldı. Güneşin ilk ışıkları
derinlerden geliyor, gökyüzündeki bulutlar alttan aydınlatılan modern sanat
eserleri olmuş. Öyle bir renk ki bulutların üzerine oturduğu, sanki palette
lacivert, mavi, beyaz ve turuncu şöyle bir karışmış, özenle tabloya saçılmış. Gayri
ihtiyari havayı yüzümde, serinliği bedenimde hissetmek istedim ve çıktım
balkona, kafamı uzatır uzatmaz ışıkların yayıldığı taraftan pırıl pırıl Venüs
Yıldızı görüş alanıma girdi. Bir an köşeden dönünce sevgiliyi karşısında bulan genç
kız gibi attı kalbim. O da beni gördüğüne sevindi, bana gülümsedi, göz kırptı
ne çabuk unuttun birlikte geçirdiğimiz hafta sonunu hani yazacaktın bizi dedi..
Ağustos sonunda, Antalya Saklıkent’te 2,000 metre
yükseklikte, memleketi kavuran sıcaklardan uzak Tübitak 15. Gökyüzü Gözlem
Şenliğine katıldım. Gün boyu düzenlenen seminerler, etkinlikler, gece boyunca
yıldız seyirleri, teleskopların başında sabaha kadar yapılan gözlemler,
anlatılan hikayeler, tanısın tanımasın yanındakine soru soranlar, bilgisini
başkası ile heyecanla paylaşanlar, hepsi inanılmaz keyifliydi. Demet ve Boydan’la
tüm Avrupa’yı gezmiş tecrübeli çadır, kızımın ilkokulda gittiği bir geziden
kalma uyku tulumu ve yanıma aldığım çok az eşya ile ilkleri yaşadığım bu hafta
sonunuydu.
Bir organizasyonun mükemmel olması için hem düzenleyenin hem
de katılanın niyetinin ne olduğu çok önemli. Oraya ayak bastığımız andan
dönünceye kadar gönüllü görev yapan amatör gökbilimcilerin heves ve
coşkularıydı beni etkileyen. Eflatun tişörtlü bu gençler kimsenin gözünde soru işareti
olmasına izin vermedi. Sağım, solum, önüm, arkam, hep gülen gönüllü!
Saklıkent'e erken varanlardan olduğumdan, vadiye bakan ilk sıraya çadırımı da
onlar kurdu.
Yapılan sunumların içinde gökbilime gönül vermiş, büyüyünce astronot
olma hayalinin sadece hayal olarak kaldığı, şimdi bir erkek çocuk sahibi olan Nurcan’da
vardı. Nurcan, şenliklere ilk katıldığında “Teleskop nasıl yapılır?”ı dinlemiş,
araştırmış, denemiş ve başarmış. Evinin baş köşesine yerleştirdiği teleskoptan
bir tane, bir tane daha derken bunun apartman dairesine uygun bir hobi
olmadığına karar verip harika bir çözüm üretmiş. Şimdi onun yaptığı teleskoplar, İstanbul’dan Kilis'e
kadar okullarda, denizi bile daha görememiş çocukların, gökyüzünün
derinliklerini keşfetmesine yarıyor. Katılımcılar arasında bulunan Kilis İlkokulu’nun
öğretmeni, mevsime göre erken bastıran kar, kapanan yollara rağmen, Nurcan’ın
sadece sözünü tutmak, aydın yarınlar için meraklı gençlerin yetişmesine katkı
sağlamak adına, hangi koşullarda oraya
nasıl vardığını anlattı. 2000 den fazla çocuğu gökyüzü ile tanıştırmış bu
hanımı herkes gibi yürekten alkışlarken, malum sulu gözlülüğüm sebebi ile
tutamadığım gözyaşlarımı gülümseyerek sildim.
Nurcan şimdi Ankara’da yaşıyor ve kurduğu atölyede (http://www.ilkteleskobum.org/) şimdi
çocuklarla birlikte teleskop yapıyor. Bizlere de anlattı nasıl yapıldığını.
Zaman isteyen ama kolay, yeter ki insan istesin türünden bir uğraş. O, her gece
oğlunu bir takımyıldızı masalı ile uyuturken, aklını ve zamanını verdiği
hobisini faydalı bir hale getirmiş. 500 ile 5000 TL arasında mal edebildiği
teleskoplara kendisine Uzaylı Zekiye muamelesi yapılmasına aldırmadan sponsor
arıyor. Yolun açık olsun Nurcan..